Ilk kez bir konuk yazarim var bugun, muzige tutkun bir adamdan... Hic uzatmadan, sozu ona birakiyorum.
Yukarıda
okuduğunuz Serdar Ortaç ifadesi, Türkiye’de popüler müziğe olan bakışın kısa bir
özeti de olsa, aslında sanat ile ilgili yüzyıllardır süre gelen 'sanat sanat
için mi yapılır yoksa toplum için mi' sorusunu yeniden akıllara getiriyor. Bu yazıyı detaylandırmadan önce neden bu konu
hakkında yazmak istedim; kısaca açıklamak isterim.
Babamın satın aldığı ilk küçük Yamaha keyboard ile müzik
hayatına başlayan bendeniz, lise yıllarında okul grubundan arkadaşlarla müzik
yapmaya başladım. Müzik konusundaki
sezgilerimi ve “müzik kulağımı” yakından bilen başta ailem, Süheyla Hocam ve
müzisyen arkadaşlarım sağolsunlar hiç bir zaman desteklerini esirgemediler.
Öyle ki lisede ekip içinde gitar çalmayı
öğrendim, liselerarası müzik yarışmasına katıldık katılacağız derken kendimi
Bostancı Gösteri Merkezi’nin sahnesinde 4000 kişilik kalabalığına çalarken
gördüm. Yine bilenler bilir Ayvalık’ın güzelim Cunda’sındaki Dinazor Pub’da bir
gece aniden mevcut müzisyenleri sahneden indirip 4 arkadaş oradaki kalabalığa
müzik ziyafeti sunmuşluğumuz vardır.
Artık Özge dahil Shazam’a rakip olduğumu kabul ediyordur,
yıllardır farklı türlerdeki müzikleri dinlemeye bayılıyorum. Müzikal evrimim
yerli müzikle başladı, önce Bulutsuzluk Özlemi, Kargo, ardından bir süre Ege,
Ata gibi müzisyenlerin Akdeniz tınıları, lise dönemimde Ortaçgil Kızılok, Erkan
Oğur esintileri. Üniversite’de
Fransızca’ya sarınca Aznavour, Jacques Brel, ülkemizde de hayli bilinen Dany
Brillant’lar. Hiç unutmam 2002’de Paris’e gittiğimde Guillaume bana
Radiohead’in Paris konserinin CD’sini çekip hediye etmişti, acayip mutlu
olmuştum. Anlayacağınız çeşitlilikte son nokta benimki!
Tüm bunları kendimce iyi müziğin tanımını vermek için
yazıyorum. Demet Akalın’lar yazın
insanları oynatabilir, bir nevi transa geçirebilir ancak en büyük handikapları
uzun soluklu olmamaları. Zaten kendileri ve dinleyicileri de bu durumun
farkında ki her yaz yeni hitlerle Kral TV ve sahil partilerinde boy
gösteriyorlar.
Bana sorarsanız iyi müzik Ortaçgil’in akustik gitarı çalma
üslubundaki ince detaylar, Erkan Oğur’un perdesiz gitarıyla çaldığı makamlar, gecenin tam üçünde diyerek gece gece
seni beni alıp götüren Kızılok şarkıları. Ancak müzikte detay da önemli.
Örneğin karmaşık melodileri biraraya getirerek düzenli bir müzik üretebilen
Radiohead, bence açık ara dünyanın ritm duygusu en yüksek müzisyenlerden
oluşuyor. Zaten dünyanın en iyi grupları tarih boyunca genelde İngiltere’den
çıkmış (Bkz.Rolling Stones, Queen).
Dünyada müziğin evrimine baktığımızda önceleri solistlerin
yorumu önemliydi diye düşünüyorum. Sinatra, Andy Williams, Bennett;
(Türkiye’deki yansımaları Erol Evgin, Ömür Göksel, Erol Büyükburç) big band ve
sanatçının muhteşem uyumunu temsil etmiş. Bu yazıda değinmeyeceğim sosyolojik
hareketlerdeki değişimlerle beraber özgürlüğü ifade eden Rock müziğin evrilmesi
60-80 arasına damga vurmuş (bizdeki en güzel örnek Barış Manço’dur diye
düşünüyorum). Sonrası zaten malum ; tüm dünyada popüler müzik ve dijitalin
önlenemez yükselişi.
Müzik’te trendler, kullanılan enstrümanlar eminim her zaman
değişecek, ancak farklı türleri dinlemeyi siz de deneyin. Zaten iyi müzik sizi
yakalar, ucundan mutlaka bir göz kırpar.
Sevgiler,
Barış
0 comments:
Post a Comment